29 Kasım 2010 Pazartesi

Bir Derbi Özeti


Yaptığını çok komik zanneden lazer üstadı adam


Yılda 2,5 milyon Euro'yu başka takım vermeyeceği için ısrarla takımda kalan adam


Kendi taraftarına bilen antipatik gelen adam


Sağ bek oynayamayan yavaş stoper ve ısrarla onu sağ bek oynatan adam


Vara yoğa itiraz eden, hakem düşmanı, az daha dursa torunu doğacak adam


Holosko' nun hızına yetişemeyeceğini bildiği halde, göz göre göre penaltı yaptıran adam


Tarihte kalmış bir takımın elinde gelse ismine bile kendini ekleyecek şirket


Kendisinin şikayet ettiği 60'lı yılların oyununu oynatan adam


 Milyonlarca Galatasaray' lının isyanını özetleyen hareket


Tam zamanında Avrupa'ya kaçan (en doğrusunu yapan), yerine başka biri konamayan adam


Canını dişine takıp takımda tüm Türk oyunculardan daha Türk ama şanssız iki adam


Azmi, hırsı ve bugünkü maçtaki dürüstlüğüyle bir diğer "Daha Türk" adam


Sürekli sakatlansa da taraftarın gözbebeği, olmadığı zaman takımın gol atamadığı adam

19 Kasım 2010 Cuma

İspanya Şampiyonluk Forması

Malum dünya şampiyonu olmak her ülkeye nasip olmaz. Bu başarıya bir kez ulaştınız mı, bunun gururunu her yerde yaşamak en büyük hakkınız olur.

İspanya Milli takımı, 2010 Dünya Kupası'nı alınca, formasının göğsünde "2010 FIFA Dünya Şampiyonu" rozeti takmaya hak kazanmıştı. İspanyollar da bu gururu yeni formalarında taşımaya karar vermişler ve aşağıda resmini gördüğünüz şampiyonluk formasını çıkartmışlar. Normalde ülke takımları 2 senede bir forma çıkarırlar ama bu özel başarı için kendi çaplarında bir istisna yapmış oldular böylece. İspanya bu home formasını 2012 Avrupa Şampiyonası' na kadar eleme maçlarında giyecek.





Misimovic Kadro Dışı: Birileri Sırayı Karıştırdı

Şu bir gerçek, takımın şu anda bulunduğu kötü durumdan kurtulması için belli bir sırayla yöneticisi, futbolcusu, teknik heyeti, kim gerekiyorsa gidecek. Boşnak futbolcunun da sırası gelecekti bir gün ama ilk onun olması garip kaçtı. Sebebi neydi bilinmez tabi ama bu olay, gerekli neşterlerin vurulacağının göstergesi olduğu için biraz bizi umutlandırmadı değil.


Ama her şeye rağmen Misimovic ilk adam olmamalıydı. Beceriksiz ve sahtekar stoper, üçkağıtçılığı belgelenmiş yedek, ortalarda gözükmeyen beleş yeni (!) transferler, pas atma yeteneksizi muhteşem üçlü orta saha. Daha onlar varken sıra onda değildi.

17 Kasım 2010 Çarşamba

Güzel Formalar #3: MKE Ankaragücü 3rd



Güzel formalar bölümümüzde bir Türk takımı yer alıyor bu kez. Başkent'in efsane kulübü MKE Ankaragücü'nün TFF kataloguna göre -yedek-, bize göre 3. forması.



Asıl renkleri sarı-lacivert olan kulüp ilk kurulduğunda önceleri kırmızı-beyaz' ı seçmiş. Bu yüzden bu seneki 3.formaları kırmızı üst-beyaz şort şeklinde düzenlenmiş. Bu formayı da ilk olarak Bucaspor deplasmanında giydiler. Alternatif renk konusunda yeni yeni gelişen ülkemiz futbolu için güzel bir gelişme. (Ankaragücü' nün bu sezon ki arma ve nostalji formaları da çok iyi.)

15 Kasım 2010 Pazartesi

Kurban Bayramınız Kutlu Olsun ...

Sorun Teknik Direktör'de Değil

Geçtiğimiz postlarda Galatasaray'ın aldığı başarısız sonuçların sebebini genel olarak yönetimde aramıştık ve onları suçlamıştık. Yaptıkları hataları ise çoğunlukla takımın bir şirket gibi yönetilmesi ve ekonomik çıkarların ön planda olması şeklinde özetlemiştik. Teknik Direktör değişikliğinin verdiği gazla iki maç güzel oynayan takım tekrar eski kimliğine büründü. Bu yüzdendir ki, her hafta düzenli olarak haftanın maçı analizimizi Trabzonspor maçı ile birlikte askıya aldık. Çünkü söylenecek şeyler hep aynı olacaktı. Bundan sonra da aşağıda yazacağımız yorumları her hafta tekrar tekrar yazmaktansa son kez burda dile getirmek en iyisi olacak. Herhangi olumlu bir gelişmeye kadar da bu şekilde kendi çapımızda protestomuzu yapmış olacağız.


Dün oynanan Manisaspor maçı sonrasında önceden getirdiğimiz eleştirilere ek olarak şunu da söyleyeceğim. Galatasaray' ın asıl sorunu Teknik Direktör değildi ve hiçbir zaman da olmadı. Sorun futbolculara ağa-paşa muamelesi yapan, futbolcu merkezli çalışan yönetimdedir. Sorun, rezil oyunlarına rağmen hala daha utanmadan sarı-kırmızı formayı giyenlerde, hatta yüzü kızarmadan hala daha en iyisi olduklarını düşünenlerdedir. Bir kaç oyuncu hariç tüm tkım tasfiye edilmelidir ve sezonun kalan kısmı genç oyuncularla tamamlanmalıdır. Nasılsa sezon bitti, bari çocuklar tecrübelensin.

Ha maç mı? Analiz de yok, son puan durumu da yok. Küme düşme hattına henüz girmediğimizi söylesem yeterli.

Son gelişmelerden sonraki halet-i ruhiye mizi en iyi anlatan bir yazı linki veriyorum, gezilesi bloglardan birinden, lucarelli-breitner.blogspot.com dan (Yazı küfür içermektedir). Buyrun.

13 Kasım 2010 Cumartesi

The Walking Dead

Ortalığın zombi filmleriyle dolup taştığı son yıllarda, yeni bir zombi yapımıyla karşılaşmak insanı önce tedirgin ediyor haliyle. Ama dumanı üstünde taze dizimiz, aynı adı taşıyan çizgi romandan uyarlanmış olan The Walking Dead, sağlam referansıyla başladığı serüveninde ilk 2 haftasında reytinglerle çok güzel dalgasını geçmiş. Referans dedik, "Esaretin Bedeli" ve "Yeşil Yol" filmlerinin usta yönetmeni Frank Darabont bu dizinin yönetmeni aynı zamanda. 1 saat uzunluğundaki pilot bölümü, tam bir sinema şöleni gibi ilerledi. Üstelik giriş sahnesi aşırı derecede "28 Gün Sonra" yı hatırlatsa da.



Reytingler dedik, AMC kanalı çoktan 13 bölümlük bir sezon daha siparişini vermiş bile. Üzülerek şuraya eklemeliyiz ki, bu sürükleyici dizi maalesef 6 bölüm uzunluğunda bir ilk sezona sahip. 14 Kasım'da 3. bölümle sezon yarılanacak. Sezon bitsin, ayrıntılı incelememizi o zaman yaparız.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Sen Hep Bizimlesin ...


Modern ve Laik Türkiye Devletinin kurucusu ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü ölümünün 72.yılında bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Bu yas günümüz dolayısıyla Atatürk'ün doğumunun 125.yılı anısına Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan Aktüel dergisinin özel eki "Atatürk' ün Çok Az Bilinen 300 Fotoğrafı" çalışmasını sizlerle paylaşmak istiyorum.


Kaynak: Mayonez.net

8 Kasım 2010 Pazartesi

6 Kasım 2010 Cumartesi

Önce İnsan Olmak

Inter'den Barcelona'ya geçtiğinden beridir bir düşüş grafiği çiziyordu Zlatan Ibrahimovic. Barcelona' nın sistemi kendisine uygun gelmemişti. Bu sene ise Milan'a kiralandı. Sezon başından beridir ise attığı gollerle performansında artış gözledik. ama attığı gollerin yanı sıra vukuatlarında da sayıca çoğalma oldu. En son takım arkadaşı Onyewu ile tekme tokat birbirlerine girmişler soyunma odasında. Aşağıdaki video da ise bir önceki vukuatı var. İdman sırasında genç oyuncu Rodney Strasser'a attığı tekme.



Güncelleme 16.11.2010 : İbrahimoviç' in yeni icraatı

Güzel Formalar #2: Tigres de la UANL 3rd

Meksika'dan Tigres de la UANL takımının 3.forması. Gerçek renkleri sarı-lacivert olan bu takım, alternatif formaları için koyu sarı-siyah kombinasyonunu denemiş. Adidas'ın yakalı modeline çok güzel oturmuş bu renkler. Keşke Galatasaray pembe renk yerine bu tarz bir 3.forma rengi seçseydi diye düşünmeden edemiyoruz.

Güzel Formalar #1: Fulham 3rd

Siyah-beyaz ana renklere sahip, İngiliz Premier League' nin köklü takımı Fulham' ın 3.forması. Petrol yeşili diyebileceğimiz ana renk ve altın sarısı detaylar. Kappa' nın dev logosu bile bu formada eğreti durmamış. Dikkatı çekecek bir diğer nokta ise Fulham' ın bu forma için logosunu sarı-beyaz yapması. Orijinal logo siyah-beyaz-kırmızı renklerden oluşuyor. Kendi renklerinden ısrarla sapmayıp, alternatif renkten ödü kopan kulüp takımlarımıza güzel bir örnek.

1 Kasım 2010 Pazartesi

Testere VII Gösterimde

Her Helloween da yeni bir halkası gösterime giren Testere serisi 7.senesinde 7. filmiyle yolculuğunu sonlandırıyor. Bu sıklıkta karşımıza çıkmasına karşılık sıkmadan bizi her parçasında tekrar tekrar şoke eden ve şaşırtmayı başaran seri, her yeni filminde efsanesini genişletmeye devam ediyor. Testere 7, 29 Ekim'de yurtıdışında gösterimine başladı. 12 Kasım'da ise Türkiye semalarında olacak. Son filmin afişi bile bizi heyecanlandırmaya yetiyor. (Afişin üstüne tıklarsanız küçük bir sürpriz sizi bekliyor.)

ÖSYM Adaylara Çıplak Gelin Dedi

Malumunuz Temmuz ayında yapılan KPSS sınavı büyük bir skandala sebep olmuştu. Soruların dışarıya sızdırılması ile 350 kişinin 120'de 120 net yaptığı ortaya çıkmıştı. Ve peşi sıra gelen gelişmelerden sonra sınavın tekrarına karar verildi (Genel Kültür-Genel Yetenek sınavı hiç gündeme gelmedi, insan sormadan edemiyor onlarda dışarı sızmadı mı?). Tekrar sınavı dün itibariyle yapıldı.



İptal edilmesi için sebepler neydi, ne yapılabilirdi, adaylar bu olaydan ne kadar etkilendi, suçlular ne ceza almalıydı vs.. sorularını sorduk ve cevapladık, onlar konuşmayacağız tekrar. Konu başlığından da anlaşılacağı üzere işin güvenlik kısmına bakacağız.



Evet, ÖSYM adaylara çıplak gelin dedi. Sınavdan önce gönderdiği giriş belgesinde klasik laflarının yanı sıra getirilmemesi gerekenler listesinde her şey yazıyordu. Kalem, silgi, su, yiyecek, takı, saat, çanta. Kısacası her şey. Sadece nüfus cüzdanı, giriş belgesi ve fotoğraf getirin diyorlardı. Bizde sadece dediklerini yanımıza alarak sınava girdik. Girişte üstümüz 2 kere arandı. Önce metal dedektörle sonra elle. Emanet almayacağız demişlerdi ama girişte poşetlerle özellikle araba anahtarlarını aldıklarını gördüm. E insan sınav alanına nasıl gidecekti ki zaten, anahtar getirmeyin demek yanlıştı. Benim girdiğim yerde ki gibi bir emanet sistemi kurulması mecburiyetti bence. Olağan şüpheliler olarak İstanbul-Ankara'ya sınava gidenler ne olacaktı ki zaten, insanlar memleketlerinden çıplak mı gelseydi? Nereye bırakacaklardı eşyalarını?



Güvenlik prosedürlerinden sonra içeriye sınav salonuna geldiğimizde bizi bekleyen hediyeler vardı. Bir poşet içinde 2 adet Fatih marka sınav kalemi, 1 adet markası belirsiz silgi, 1 adet kalemtraş, 3 adet Olips marka naneli şeker (Olips'in sunduğu KPSS sınavına hoşgeldiniz :) ) ve 330 ml Erikli su. Duvarda da kocaman bir saat. Yani temel ihtiyaçlar karşılanmıştı. Aslında bu yöntem daha güzel bir yöntem zira sınavdan önce şunu unuttuk-bunu getirmedik derdi yok. Ben her sınava giderken saat almayı unuturdum iyi oldu yani :)



Seneye bir diğer KPSS sınavında görüşmek üzere ...


Fotoğraflar: www.haberturk.com.tr

10. Hafta / Galatasaray 2 - Medical Park Antalyaspor 1

Yükseliş

Geçen haftaki derbi maçındaki beklenmeyen güzel oyunun sadece o maça özel olduğundan korkmuştuk hafta içinde. MP Antalyaspor zaten ters gelen bir takımdı, üstelik formda olmaları insanın çekinmesine sebep oluyordu. Tüm bu korku ve çekintilerle başlayan maç kısa süre sonra rahatlamamıza sebep oldu zira dakikalar 35 olduğunda 2-0 a getirmiştik maçı. Maçın ikinci yarısına ilginç bir golle başlayan MP Antalya sonraki 10 dakikada Galatasaray kalesini ablukaya aldı ama beraberliğe yetecek gole ulaşamadı. Daha sonra Galatasaray'ın yavaş yavaş tekrar kontrolü eline almasıyla maç 2-1 sona erdi.



Genel anlamda tekrar umutlanmamıza sebep olan bir diğer maçtı bu maç. Henüz her şey bitmiş değil. Bu sezon yine bir Anadolu devrimi ile sona erecek gibi gözüküyor ama liderle olan 8 puanlık fark devasa bir fark değil. Üstelik Arda, Baros, Kewell üçlüsünün sakatlığı geçince bizi olumlu yönde ne kadar etkileyecek göreceğiz. 10. hafta sonunda 5 galibiyet, 1 beraberlik, 4 mağlubiyet, 14 atılan, 13 yenilen gol ve 16 puan. Karabük ve Ankaragücü nün puan kaybına rağmen İstanbul BB' nin 2 farkli galibiyeti averajla üstümüze geçmelerine sebep oldu ve 8. olarak haftayı sonlandırıyoruz.

Walkman Efsanesi



Geçtiğimiz günlerde Sony' nin, taşınabilir kasetçalarlı walkman üretimini durdurduğuna dair haberlerle karşılaştık. Ancak Sony hemen arkasından yaptığı açıklamada, üretimin sadece Japonya'da durdurulduğunu, diğer ülkelerde üretimin ve satışın devam ettiğini söyledi. Bu gelişmeler bize Walkman nostaljisi yaşatmadı değil. Hala bu zamanda walkman dinleyen mi vardı diye düşüne durun öncelikle sizi walkman efsanesinin gelişimine davet edelim.

İlk Sony Walkman, 1979 yılında TPS-L2 modeliyle piyasaya sürüldü. O zaman çift kulaklık girişiyle çiftlerin beraber müzik dinleyebildiği bir aletti. Zamanla yeni modeller piyasaya sürüldü. Model isimlerini hatırlayamadığım sarı renkli ve bizim buralarda herkeste görülebilen siyah modelleri çok meşhurdu. O kadar meşhur halde geldi ki walkman ler, peşi sıra rakipleri ve taklitleri geldi. Sonraları 90'lı yıllar onla hatırlancaktı. 90'ların ortalarında cd lerin çoğalması ile discman, 2000lere geldiğimizde ise mp3 formatının meşhurlaşmasıyla mp3 player ve cep telefonu furyası ile gelen Sony Ericsson walkman versiyonları değişen teknolojik alışkanlıklarla ortaya çıktı. Ama onun yeri hep ayrı kaldı.


Yeni nesil i-pod veya mp3player larla sokakları arşınlaya dursun, bir kuşak önceki gençlik walkman efsanesini en bilen nesildi. Cd denilen kavramın bile yabancı geldiği yıllarda şimdiki mp3player lara göre devasa büyüklükteki walkman ler, pantolonun kemer kısmına iliştirilip büyük bir zevkle dinlenirdi. Şimdiki gibi beğenmediğin şarkıyı bir tuşla değiştirme lüksü yoktu, ya mecburen şarkının bitmesini bekleyecektin, ya da kimi zaman parmağınla, kimi zamansa kalemle çevirecektin diğer şarkıya ulaşabilmek için. 2 tane kalem pille çalışırdı, pili bitmeye yakın şarkı yavaşlamaya başlar ve eziyet haline gelirdi. Çok zahmetliydi kasetçalarlı walkman ler, ama o zamanlar için başka eğlencemiz olmamasından mı, ilk defa müzik zevkini kişisel yaşayabilmemizden mi dir nedir, bizim en büyük dostumuz oldu. Onun yeri her zaman hep ayrı kalacak ...
Tweet