30 Haziran 2011 Perşembe

Transformers: Dark of the Moon (İzlemeden Okumayın)

Transformers efsanesinin sinemadaki yolculuğunda şimdilik son durak olan Transformers: Dark of the Moon filmi ile ilgili bazı değerlendirmeler yapalım diyorum. Genelde olumsuz cümleler içerdiğinden, hayal kırıklığı ifadesinin uygun olacağını söylemeye gerek yok. Her şeye rağmen, 4.sünü getirirseniz gene izlerim. Buyrun :

* Sam Witwicky (Shia LaBeouf)' nin onca şey paylaştığı ve iki kez beraber dünya kurtardığı Mikela' yı (Megan Fox) unutup, Carly' ye (Rosie Huntington-Whiteley) hayatının aşkı gibi davranması sinir bozucu. Anlaşmadıkları oyuncuyu senaryodan çıkartırken saçma bir yol bulmuşlar. Üstelik Megan'ın yerini o Victoria's Secret mankeni kızın dolduramadığı aşikar.

* Transformers filmlerinin sayısı arttıkça, filmlerin içi boşalıyor ve senaryo saçmalamaya başlıyor (Allah tan bu son filmmiş, çocukluk kahramanlarımızın ne hallere düştüğünü görmek üzücü). İlk film aklı başında bir senaryo ya sahipken, ikinci inandırıcılıktan uzak ve karman çormandı, üçüncü ise ağzımızda  tat dahi bırakmayan cinsten oldu. Dördüncü olsaydı, nasıl bir senaryo olurdu tahmin edemiyorum.

* Her 3 film birbirine, her şeyi ile acayip şekilde benziyor.

* Soundtrack albümü için lokomotif şarkı seçip, onu kapanış jeneriğine koymak için Linkin' Park takıntısı yine devam etmiş. İlk iki filmde çok güzel şarkılar seçilmişti. Ama bu son şarkıda ne "What I've done", ne de "New Divide" kalitesi var.

* -Eski- Sektör 7 ajanımız Simmons (John Turturro) giderek palyaçoya dönmüş. 2. filmde komedi unsuru tam dengedeydi, burda dozajı kaçmış.

* Sam' in "Ben twitter manyağıyım, tüm özel hayatımı anlatırım" tarzı repliği, çok güzel bir dokundurma.

* Ebeveyn Witwicky' lerin senaryo hamlesi ile filmden (diğer filmlere nazaran) uzaklaştırılmaları, son derece akıllı bir davranış. Lüzumsuz yer kaplıyorlardı.

* John Malkovich, ne giyse yakışan bir insan gibi, her rolün altından kalkıyor.

* Optimus'tan sonra bence en karizmatik karakter olan Megatron, her filmde yanına yandaş bulmaya çalışıyor, karizmasını çizdiriyor.

* Filmin gösterime girdiği gün, Shia Labeouf' un yaptığı "Çekimlerde Megan'la aramızda bir şeyler oldu" başlıklı açıklaması, böyle görkemli bir filme yakışmadı.

* Optimus Prime: Yok senin gibisi. İnsana "param olsa tır alırdım" dedirtiyor. Hele sesi yok mu. Ona o sesi veren aktör bin yıl yaşasın (70 yaşında şu an :) ).

* Terfi etmiş karizmatik albayımız Lennox (Josh Duhamel), çok pasifize edilmiş. Olmasa da olurdum havasında kalmış.

* İkinci yarıda, Chicago' nun resmen savaş alanına dönmesi, herkesin elindekileri ortaya koyarak, son filme uygun, son bir savaş edasıyla -final battle- yapmaları, serideki en iyi sahne olmuş.

* Kırmızı Ferrari' miz var bu bölümde. İsmini hatırlayamayacağım şimdi ama autobotlardan. Lazımdı, iyi olmuş.

* Dylan (Patrick Dempsey) denen karakter, sinema aleminde görebileceğimiz en ruhsuz kötü adam. O kadar ruhsuz ki, kötülükten vazgeçmemesi, başına gelecekleri bile bile inatla hainliğe devam etmesi onu robotlardan farksız kılıyor. En kötü kötü adamın bile bir ruhu vardır, bunun yok.

* Jenerik akmaya başladıktan sonra ek sahne koyma geleneği burda da var. Az sabredin, hemen çıkmayın.

* Kim ne derse desin, Michael Bay' in kendine ait tarzı var. Filmlerinde Amerikan propagandası olsa da, son derece ticari yapımlar olsa da, bunları gözardı ediyorum ve bu adamın filmlerini seviyorum. Sonuçta sinema bu, ticaret ve siyaseti düşünmeyin.

29 Haziran 2011 Çarşamba

Yalçın Çakır ile Hard Rock ve Metalin Peşinde

Malumunuz üzere Flash TV' de ilginç bir program var. İsmi "Yalçın Çakır ile Gerçeğin Peşinde" diye bişi yanlış bilmiyorsam. Programın içeriğidir, iyidir kötüdür, bunları konuşmıcaz. Geçende TV kanallarında gezer iken, tanıdık bir müzik eşliğinde ilginç bir jenerik rast geldi. Az önce bahsettiğim programın jeneriğiymiş meğerse. Bangır bangır Amon Amarth - Pirsuit of Vikings çalıyordu. Garipsedim bi an. Araştırdım, Yalçın Abi, düzenli olarak yeniliyormuş müzikleri. Böyle bir programda, Metallica, Deep Purple, Black Sabbath, Amon Amarth gibi hard rock ve metal örneklerini dinlemek çok ilginç oldu açıkcası. Yalçın abi kendini aşmış derim, üstüne de bu jenerikleri aşağıda paylaşırım.










Düzenleme: Söz konusu videolar daha sonra telif hakları sebebiyle silinmiştir.

28 Haziran 2011 Salı

Trabzonspor 2011-12 Formaları

Yabancı kulüplerin yeni sezon formalarını size paket halinde veriyoruz. Yerli kulüplerimiz ise ayrı post açıp derinlemesine inceleme taraftarıyım. Bu sezon ilk forma lansmanını Trabzonspor yaptı, bizde o zaman Trabzonspor ile başlayalım.



Trabzonspor, bu sene de Nike ile çalışıyor biliyorsunuz. Ancak Nike'in elit takımlar dediği 12 takımlık listeye girmediği için*, Galatasaray bu listede neyse ki, yeni sezon kalıplarından ziyade, hazır kalıplardan örnekler hazırlanıyor. Yani aşağıda tanıtacağımız formaların hepsi eski kalıp. Tabi ki bu olay Trabzonspor'a özel bir olay değil, o elit listeden geriye kim kaldıysa dünya üzerinde Nike ile çalışan, hepsi için aynı durum söz konusu.

İç saha forması ile başlayalım. Klasikleşmiş Trabzonspor çubuklu forması zaten 1 numarada. Geçen seneye göre daha kalın çizgiler var. Resmi sitede çubuklardaki zigzaglar şimşeği simgeliyor türünden ifadeler yer almış ve bu formanın adını enerji koymuşlar. Birazcık olsun futbolu takip eden biri, bu tasarımın geçen sene Nike' ın kullandığı zigzag modasından geldiğini anlayacaktır. Porto, Juventus, Shahktar'ın formalarında bu esintiler vardı. Yani Trabzonspor'a özelmiş gibi lanse edilmesi yanlış. Ama klasik Trabzon çubuklusunun yeni ve güzel bir örneğini vermesi açısından da güzel bir hamle.


Dış saha formaları için Trabzonspor' un daha önce uyguladığı sistem, bu senede devam ediyor. Geçen sene kullanılan beyaz forma aynen bu seneye de aktarılmış. Bazı formaların iki sene giyilmesi, elit takımlarda da gördüğümüz bir kültür. (Liverpool home forması üstüste iki sene, Barcelona ve Manchester United away in ertesi sene 3rd olarak kullanılması) Trabzon' un bunu oturtması güzel bir düşünce. Tanıtımda mavi şort ile kombinasyon oluşturulmuş. Bu kombinasyon geçen sene çok beğenilmişti zira.



 
Trabzonspor'un oturttuğu bir diğer kültür ise 3rd forma kültürü. 09-10'da turuncu forma, geçen sezon gri forma, bu sene ise altın sarısı forma. Ki Trabzonspor, bu kültürü öyle güzel benimsemiş ki, sene boyunca 3-5 maçtan fazla giyilmemesi gereken  aykırı renk formaları amacına uygun kullanıyor. Formaya gelince, bu iki renk her zaman birbirine yakışmıştır. Trabzonspor' a da çok yakışmışlar. Bence bu senenin en güzel forması bu forma. Siyah şortla çok güzel bir uyum olmuş. Tasarım olarak Arsenal'i andırsa da, aynı zaman da bu senenin en orijinal forması. Yalnız Nike ambleminin neden siyah olmadığını anlamış değilim. (Edit: Geçen sezon Ofspor' un giydiği formanın aynısı çıktı bu forma. Katalogtan forma seçerseniz böyle olur işte.)


Home formasına alternatif giyilen forma kültürü sanırım bir bizim ülkede var. Galatasaray' ın geçen seneki çubuklusu gibi, bu forma da sanırım iç saha formasının alternatifi. 4 formanın fazla olduğunu söylemeye gerek yok. Yani Trabzon' un çubuklusu ile karışacak forma ya mavi, ya kırmızı türevi olur. E kırmızı'ya karşı giyilmez, maviye karşı da koyu ton olduğu için karışabilir. Niye giyilir bu forma? İç sahada, "sıkıldık, değişiklik olsun" denirse diye herhalde. Sonuçta fazlalık aslında ama bordo renginin cazibesine kapılmamak imkansız. Resmi sitede adının "victory-zafer" olduğu yazılmış, sebebi Trabzonspor'un başarılarıymış. Victory' de göğüsteki V harfinden geliyormuş. Pardon ama iki sezon önce Manchester United' ın formasına bir bakar mısınız?

Geçen sezon Nike giyen tüm takımların kaleci formaları aynıydı. Kollarda irili ufaklı noktalar. Trabzonspor kalecileri aynı kalıpta yine bu sene. Takımın renginden kaleci forması olmaması gerektiğini söylemeye gerek var mı?

Trabzonspor' un renkleri dolayısıyla, göze hoş gelen tasarımları olmuştur hep. Bu seneki formaları genel olarak beğendiğimi söylemeliyim. Üstelik kendilerine has bir kültür oluşturmuş olmaları ve giderek geliştirmeleri çok güzel bir olay (bu sene çubuklu ve parçalı bir arada değil). Takıldığım tek nokta, hazır kalıpları ve tasarımları, sanki kendilerine özel bir şeymiş gibi sunmaları. Yoksa her zaman Trabzonspor formaları ayrı bir yerdedir bende.

* galatasarayformalari.blogspot.com

27 Haziran 2011 Pazartesi

Superman 2012 #2

Önceki postlarımızın birinde Superman' in 2012 yılında gösterime girecek yeni filmi Man of Steel' in yavaş yavaş şekillenen yeni oyuncu kadrosundan bahsetmiştik. Bir kaç yeni ekleme daha olucak. Özellikle ilki insanı heyecanlandıracak türden.


Russell Crowe - Yeni Jor-El



Michael Shannon - Yeni General Zod



Julia Ormond - Yeni Lara Lor-Van



Antje Traue - Yeni Faora

2011-12 Formaları #5

AFC Ajax Home


Aston Villa FC Away


SL Benfica Home & Away


Chelsea FC Away


HNK Hajduk Split Away


SS Lazio Home, Away & Third


Liverpool FC Third


PSV Away


Rangers FC Away


Totthenham Hotspur FC Away, Home & Third

Resim kaynak: 

Ne Cevher Varmış Sende Birader

20 Haziran 2011 Pazartesi

The Game of Thrones Main Theme Collection


Önceki postta bahsettiğim Game of Thrones dizisi bugün itibariyle sezon finali yaptı ve akabinde de soundtrack i de piyasaya sürüldü. Öve öve bitiremediğim dizinin jenerik müziğine de böylelikle kavuşabilmiş olduk. Aşağıdaki linkte bu müziğin, nette bulabildiğim tüm versiyonları mevcut. Yani bir anlamda bu tema müziğinin koleksiyonunu yapmış oldum. Özellikle youtube bu konuda baya bi yardımcı oldu :). Ben de çok sevdim bu müziği, aşivime katayım diyeniniz olursa, 28 farklı versiyonu (çoğunluğu fan edit ve remixleri) ile  Game of Thrones tema müziği. Buyrun linkleri;

Link
Alternatif Link

14 Haziran 2011 Salı

Game of Thrones ve Jenerik Müziği

Game of Thrones dizisi, yaklaşık 2 aydır her hafta pazartesi gününü iple çekmemizi sağlayan ve bu sendromlu güne anlam katan :) bir yapım. HBO kanalının ilk sezonu için -heves kursakta kalsın amacıyla- 10 bölüm yeter dediği bu fantastik dizi, George R.R. Martin' in ünlü fantastik roman serisi "A Song of Ice and Fire" dan uyarlandı (bizde iki cildi çevrilmiş henüz, dizinin popülaritesinden dolayı Sibelalaş'a yeniden çevirtiyorlarmış). Başrolünde Sean Bean' in yeraldığı yapım, dünya üzerinde çok ciddi izleyici potansiyeline sahip. Bizde ise bugün itibariyle daha meşhur oldu, zira Sibel Kekilli' nin dizinin iki bölümünde rol aldığı haberleri, onun karakteri ve geçmişiyle bağdaştırılarak önümüze sunuldu.

Benim bahsetmek istediğim kısım bu değil ama. Dizi hakkında genel bilgileri, düzenli bir internet kullanıcı iseniz alıyorsunuzdur zira. Benim sizlerle paylaşmak istediğim konu, dizinin hemen başında, Westeros' un haritası eşliğinde jenerikte dinlediğimiz müzik. Ramin Djawadi' nin (Iron Man, Prison Break ve Clash of the Titans en meşhur işleri) bestelediği jenerik müziği, bu fantastik evrene hazırlarcasına, sizi hemen içine alıyor. Diziye uygun olarak, başka dünyalarda yaşıyormuş hissini veriyor.

Film müziklerinin, yapımın çok önemli bir öğesi olduğu aşikar. O müzik dikkatinizi çekiyorsa, duyduğunuzda direkt o yapım aklınıza geliyor ve size o hikayeyi hatırlatıyorsa, misyonuna ulaşmış demektir. Aşağıdaki videoda bahsettiğimiz jenerik ve müziği var. Buyrun, bir de siz dinleyin.


12 Haziran 2011 Pazar

2000 ile 2010' nun Farkı

Ünal Aysal'ın başkanlık koltuğuna oturması ve Fatih Terim' in gelmesi ile 2000' lerin ruhunu yakalama rüzgarına girdi camia. Bu yönde Taffarel, Hasan Şaş, Ümit Davala gibi isimler göreve çağrıldı. O günleri tekrar yaşamak tabi ki hepimizin ortak umudu. Tabi ki iş teknik direktör ve yönetim ile bitmiyor. Oyun sahada kazanılıyor. O yüzden bize, kolu çıkık halde topa kafasını uzatan bir Bülent Korkmaz lazım, dokununca sakatlanıp aylarca ortalarda gözükmeyen bir Baros, bir Çağlar değil. Bize penaltı atabilen bir Popescu lazım, top sürmesini bilmeyen bir Gökhan değil. Bize ceza sahasında gezinse bile savunmayı darmadağın eden bir Hakan Şükür lazım, topu kaleyi bile bulamayan bir Pino değil. Her şeyden öte, bize, 7,32 X 2,44 metrekarelik kalenin her santimetrekaresini dolduran bir Taffarel lazım, elindekini içeri alan bir Leo Franco, bir Aykut, bir Ufuk ve bir Zapata değil ...

Şu sıralarda gündemde olan kaleci transferine selam olsun diye aşağıdaki videoya buyrun. Bu video, aynı pozisyona farklı tepkiler veren iki ayrı kalecinin, yukarıdaki cümlelerin ve hatta başlığımızın videosudur.

Tweet