Simyacılar … Belki de hep yanlış anlaşıldılar. Neden mi? Sebeplerini inceleyelim isterseniz.
Simya ile
ilgili en yanlış bilinen yargılardan biri, simyacıların hayalperest insanlar
olduğunun düşünülmesidir. Zira en büyük amaçları ölümsüzlük iksirini bulmak ve
değersiz metalleri altın gibi değerli metallere çevirmekti. Sadece bu ifadeler
ile simya felsefesini sınırlandırmak ve haklarında boş amaçlar peşinde
koştuklarını düşünmek oldukça yanlıştır. Simyacılar fantastik hayallerin
peşinden koşarken tesadüfen ve deneme-yanılma ile birçok maddeler ve yöntemler
keşfetmiş, özellikle kimya bilimine birçok miras bırakmıştır.
Simyacılar
ile ilgili bir diğer yanılgı da sadece yukarıda verilen amaçlar doğrultusunda
çalışma yaptıklarının düşünülmesidir. Simyacılar aynı zamanda hastalıklara çare
bulmak, doğayı anlama çalışmak, günlük hayatı kolaylaştırmak ve yaşam
koşullarını iyileştirmek adına da birçok çalışma yapmışlardır. Zira bitkisel
ilaçlar, sabun, cam, alkol, asitler, bitkisel boyalar, kâğıt, mürekkep gibi
maddeler hep insanoğluna simyacıların hediyesidir.
Yanlış
bilinen bir diğer bilgi ise simyanın sadece kimya bilimine hizmet ettiğinin
düşünülmesidir. Halbuki simya tüm bilimlerin en ilkel halidir ve bilimsel
gelişmelerin ortaya çıktığı 1600-1700 li yıllara kadar dünya üzerindeki her
çalışma ile doğrudan ilgilidir. Bu yıllardan sonra insanoğlunun bir nevi gözünü
açmasıyla bilim gelişmiş ve simya birçok bilime ayrılmıştır. Simyanın kimya
bilimi ile ilgili olan ilişkisi daha göz önündedir ancak simya; Fizik,
biyoloji, matematik, tıp, coğrafya, din, felsefe, ekonomi, astronomi gibi
bilimlere birçok miras bırakmıştır. Arşimet, Aristo, Pisagor gibi bilime büyük
hizmetleri olan insanlar, aslında birer simyacıdır.
Simyacılar,
aslında bugünkü dünyanın temelini atanlardır …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder