2 Kasım 2011 Çarşamba

Simya Hikayeleri: Hennig Brand ve Fosforun Keşfi


M.E.B. 'in 2008 yılında yürürlüğe koyduğu yeni lise müfredatı çerçevesinde, kimya dersi 9.sınıf konularına "Simyadan Kimyaya" adlı yeni bir kısım eklenmişti. İlgili sınıfın ilk kısmı olan bu konuda, simya kavramının gelişmesi, simya kuramları, tarih boyunca bilimin gelişmesi, önemli bilim insanları vs.. şeklinde alt bölümleri vardı. Kimilerine göre bu konu (bir sayısal dersi için) hikayeydi. Derslerde yazdırılıp, hatta öğrenciye okutulup geçildi. Özel sektörde çalışan bir kimya öğretmeni olduğum için, bu olay beni de fazlasıyla ilgilendiriyor haliyle. Bense bu konuyu çok sevdim (aynı şey öğrenciler için söylenemez tabi :) ) çünkü, hem tarihe, hem efsanelere olan ilgim çoktur. Çoğunluğun gülerek geçtiği 4 elementi, ben anlatırken çok haz duyuyorum. Ama asıl önemli olan konular yanında, -lüzumsuz- olduğu için çok fazla üstünde duramıyorum.


Başlıkta görebildiğiniz gibi bu yayın, bir serinin ilk parçası olacak. Simya Hikayeleri. Simya ne demek peki? Simya için, şu tanımlamayı yapabiliriz. Simya (Alşimi), doğanın ilkel zamanlardan beridir anlaşılmak istenmesi ve bu yolda uygulanan ilkel yöntemler, değersiz metalleri altına çevirmek veya ölümsüzlük iksiri bulmak gibi fantastik arayışlar, bu arayışlar sırasında tesadüfen keşfedilen ve insanlık için yararlı buluşlar ve tüm bu bahsettiğimiz olguları içine alan felsefi akımdır. Tarihte anlatılması hoş olacak o kadar çok ilginç öykü var ki, bunları blogumuzda yer yer sizinle paylaşmak isteyeceğim. Bunlardan ilki, Hennig Brand isimli bir simyager hakkında.

Hennig Brand(t) (1630-1710), gençliğinde cam işiyle uğraşmış Alman bir simyager. Daha sonraları, simya felsefesinde bolca kendine yer bulan "felsefe taşı" nı bulmayı kendine amaç edinmiş. Tüm hayatını ve servetini bu uğurda harcamış (Zengin ilk karısının ölümünden sonra, başka bir zengin kadınla evlenip çalışmalarına devam etmiş). Bu doğrultuda kendini kaptırdığı düşünce ise, insanda altın olabileceğiymiş. Altının soylu maden şeklinde tabir edilmesi sebebiyle, dünyada insandan daha soylu bir şey olamayacağını düşünerek, insan idrarından altın sentezlemek istemiş. 1669 yılları civarlarında uğraştığı bu işlem sonucunda fosfor elementini keşfetmiş. Bu gizli keşfini uzun süre sır olarak saklamış, çünkü altın sentezleme çalışmalarına fosfor üzerinden devam etmiş. Tabi başaramamış :).

Önce insan idrarını şurubumsu kıvama gelene kadar kaynatmış. Daha sonra kırmızı bir yağ şeklinde damıtmış. Kalan karışımı, üst kısmı siyah süngerimsi, alt kısmı kristalli bir yapıya gelinceye kadar soğumaya bırakmış. Kristalli yapıyı atıp, kalan süngerimsi kısmı, kırmızı yağla karıştırmış ve 16 saat boyunca ısıtmış. Önce beyaz dumanlar çıkmış, sonra bir çeşit yağ elde etmiş, en sonda da fosfora ulaşmış. Reçetesinde aynen böyle tarif etmiş fosfor sentezini Brand. Tabi altın bulamadığı için hayal kırıklığına uğramış olsa da, fosfor elementini keşfetmiş olması, onun simya tarihinde önemli bir isim haline getirmiş.


Brand' ın bu sentezi kimyasal olarak kısaca şöyle açıklanabilir. İdrar -Sodyum Fosfat halinde- fosfat iyonu ve karbon bazlı organik bileşikler içerir. Güçlü olarak ısıtıldığında, fostattaki oksijen, karbonla CO (karbonmonoksit) oluşturur ve geriye gaz halinde fosfor kalır. Fosfor 280 derecenin altında yoğunlaşır ve 44 derecenin altında da beyaz allotropu halinde katılaşabilir. Brand' ın elde ettiği karışım bu şekilde açıklayabiliriz. Bu aynı temel reaksiyon günümüzde de sanayide kullanılmaktadır.

Bilinen elementlerden sonra (altın, gümüş, kalay, bakır, kurşun, civa vs...), bir elementin bilimsel olarak keşfedilmesi (her ne kadar amaç farklı olsa da) bu şekilde gerçekleşmiş. Brand'ın açtığı bu yolda, bundan sonraki yaklaşık 200 yıl boyunca, kimyacılar, elementleri ve onların bileşikleri hakkında pek çok bilgi edebilmişlerdir. Bu olay aslında simyacıların modern bilimin temellerini attığını gösteriyor.

Kaynaklar:

2 yorum:

Adsız dedi ki...

cooook thankssss :d

Adsız dedi ki...

thanksss a lot :D

Tweet