13 Aralık 2013 Cuma

The Hobbit: The Desolation of Smaug


Önce 11 sene bekledik Orta Dünya' ya dönmek için. Şimdi 1 sene geçti ve "The Hobbit" in devam filmi "The Desolation of Smaug" (Smaug' un Çorak Toprakları) önümüze geldi. Film, bugün dünya çapında ve Türkiye' de gösterime girdi. Kitap kısa olduğu için, 3x3 saate hikayeyi yerleştirmek sıkıntılıydı, o yüzden bazı sahneler sıkıcıydı eleştirilerini gözardı ederek ilk filmi çok sevmiştik. Bu filmi de çok seveceğimizi umuyorum, zira fragmanlardan aldığımız izlenim, bizi her açıdan tatmin edecek bir Orta Dünya tasvirinin beklediği. Eski dost Legolas, yeni karakterler Tauriel, Bard ve ejderhamız Smaug, şimdilik merakımıza en çok maruz kalan öğeler. Ben izlemek için 3 gün daha beklemek durumundayım ama şu an dünya üzerinde milyonlarca kişi bu şansa ulaştı. Hobbiton facebook sayfasının paylaştığı aşağıdaki videoyu izleyerek, kendimizi biraz olsun teskin edelim. Buyrun. 

17 Kasım 2013 Pazar

LigTV Galatasaray - Fenerbahçe Rekabeti Videosu

Konu aslında futbol, Galatasaray, Fenerbahçe, derbi falan değil. Maç geçen hafta oynandı, hakeden kazandı, istemeyen kaybetti. Maç sonu da  dostluk görüntüleri falan oldu. Ama hiçbirisi bu videonun ilk 2 dakikası kadar samimi ve içten değildi. Maç oynanalı bir hafta oldu biliyorum ama amaç ta bu değil zaten. 

Ha asıl konu neydi derseniz, geçelim. Eldeki sağlam arşiv görüntüleri ile ligtv' nin maçtan önce hazırladığı bu olağanüstü güzel video. Enfes müzik seçiminden (Londra 2012 olimpiyat albümünden) hızlı kurgusuna, vermek istediği mesajdan nokta görüntü seçimine kadar çok güzel bir klip olmuş. Paylaşalım derim. (Blogdaki ilk facebook menşeli paylaşım bu arada :) ).


14 Kasım 2013 Perşembe

Beklediğimiz Filmler; Noah


Russell Crowe, Anthony Hopkins, Ray Winstone için,
Çocukluğumuzdan beri bildiğimiz Nuh'un Gemisi hikayesi için,
Bu efsane aksiyona bürünürse ne olacak görmek için,
Darren Aronofsky yaparsa güzel yapar dediğimiz için ...




4 Kasım 2013 Pazartesi

Enstru-ferum (Enstrumental Ensiferum Medley)

Boş ama lüzumlu zamanlarımdan birinde, fetiş gruplarımdan biri olan Finlandiya' lı Folk Metal grubu Ensiferum' un bazı şarkılarının enstrümental bölümlerini biraya getirmiştim. Youtube kanalımda da paylaşayım dedim. Bu grubu tanıyan ve seven herkese hediyem olsun. 30 dk salt Ensiferum ...


30 dk Enstrumental Ensiferum Medley, içerdiği şarkılar

Symbols
Unsong Heroes
Last Breath
Celestial Bond
Star Queen (Celestial Bond Part II)
Ad Victoriam
By the Dividing Stream
Intro
Kalevala-melody
Morning Heart - Interlude
Wanderer
The Longest Journey (Heathen Throne Part II)
Burning Leaves

7 Ekim 2013 Pazartesi

Within Temptation feat. Tarja - Paradise (What About Us?)


Şarkı güzel,
Şarkının introsu güzel,
Klip güzel,
Klipteki post-apokaliptik senaryo ve çekimler güzel,
Sharon del Adel' leTarja uyumu güzel (aşağıda, video önizlemesindeki bakışlara dikkat),
Tarja' yı tekrar duymak güzel.

Adı henüz konmayan Ocak 2014 tarihli yeni albümün ilk single' ı olan bu parçayı her türlü i' li alete, araba cd-usb' lere, youtube favorilerine, twitter - facebook ve muhtelif sosyal medya paylaşımlarına yerleştirmek lazım ...



29 Eylül 2013 Pazar

Bir Veda' da Mr. White' a ...

Kimya, "dönüşümün" incelenmesidir.


Geçen hafta Dexter' a veda etmiştik biliyorsunuz. 8 sezonun her bölümünü heyecanla izlediğimiz Dexter' dan sonra bu hafta da bir başka fetiş dizimiz "Breaking Bad" nihayetine eriyor (Yani Dexter, Fatih Hoca ve Mr. White, bir haftada üç kayıp :) ).Yerel saatle gece 4' te son bölümü yayınlanacak. Daha önce bu dizinin neden bu kadar güzel olduğu ile ilgili bir yazımız vardı. O muhteşem karakterlere son bir veda etmeden önce, dizinin finalinin fragmanını paylaşalım istedim. Buyrun ...



25 Eylül 2013 Çarşamba

Güle Güle İmparator


Şimdi kim bilir arka planda neler neler oldu, biz bilemeyiz. Fatih Hoca' nın aklı Milli takımda, yeni sözleşmeyi kabul etmedi, başkanın telefonlarına çıkmadı, başkan kendinden daha üstün birini istemiyor, hoca TFF ile gizli şözleşme imzaladı, TFF başkanının Galatasaray' ı bitirmeye çalışması vs... spekülasyonlarını ve dedikodularını görmezden gelelim. Bu işte taraf yok. Herkes haklı veya haksız olabilir. Salt taraftar gözüyle bakalım olaya. Sadece duygusal olarak ...

Dibe vurmuştu Galatasaray. Art arda 3 maç kazanılmasa kulüp 14. olarak sezonu bitirecekti. Adnan Polat zorlukla tahtından indirildi ve yerine Ünal Aysal oturdu. Fatih hoca Galatasaray aşkıyla göreve geldi. Hasan Şaş, Ümit Davala, Taffarel. Eski ekip toplandı. Ve bir sene öncesinde küme düşmesinden bahsedilen takım, 2011-12 senesinde resmen destan yazdı. Küllerinden doğdu Galatasaray. İlk 2 dönemini unutun. Sadece bu dönem bile Fatih Terim efsanesini anlatmaya yeter.

Fatih Hoca' nın olmadığı sezonlarda biz nasıl izledik Galatasaray' ı? Korkarak, her rakipten çekinerek. Derbileri ezile ezile kaybederek. O tekrar geldi, ezeli rakiplerimizi yenmeyi, şampiyon olmayı, şampiyonlar ligini hatırladık. Rahat rahat maç izlemeyi hatırladık. Galatasaray olmayı hatırladık. 

Daha önce 2 kez veda ettiğimiz imparatorumuza bir kez daha elbette veda edecektik. Ama  böyle olmamalıydı. Kim bilir hangi fantastik düşüncelerle, böylesine bir kovulma gerçekleşti bilmiyorum ama bu, ne Galatasaray' a, ne başkanına ne de yönetimine yakışmadı. Geçen sene Alex' in Fenerbahçe' den gitmesini nasıl yüreğimiz burkularak izlediysek, bugün aynı şey, daha ağır şekilde bizim başımıza geldi. Güle güle İmparator. Galatasaray' ı sensiz sevmeye çalışacağız ...

Resim Kaynak;

15 Eylül 2013 Pazar

4. yıl


Bundan tam üç yıl önce keyifli bir yolculuğa başlayan blogumuz, bu gün itibariyle 4. yaşına girmiş bulunmakta. Geçen bu 3 yıl içerisinde, yukarıda bannerın altında görebileceğiniz gibi farklı farklı mevzulardan bahsettim. Canım ne isterse dedim, gerisine karışmadım.

3 yıl, 311 yayın, 117998 sayfa görüntülenmesi. Kısa bir an bile olsa, ismailinc.com alan adı altında yolculuğumuza eşlik edenlere selamlarımla ...

Tarkan - Bekle


Hani bazı şarkılar vardır ya, üzerinden onlarca yıl geçse de hala dinletir kendini. Veya dinleyen için çok anlamı vardır, her dinlediğinde ilk günkü hislerine bulanır anında. İşte böyle bir şarkı, Tarkan' ın Bekle isimli parçası. 1994 çıkışlı "Aacayipsin" albümünün A4 no' lu parçası "Bekle", üzerinden 20 yıl geçmiş olmasına rağmen, benim için eskimeyen ve düzenli bir şekilde dinlediğim bir eser. Bence dünyadaki en güzel ilk 50 saniyeye sahip bu şarkı. İnsanın tüylerini diken diken eden bir intro. Sözleri kimbilir ne anlamlar uğruna yazılmıştır ama siz kendiniz envai çeşit anlam yükleyebilirsiniz. Sözler Ümit Sayın, Müzik Ozan Çolakoğlu' na aitmiş bu arada.

Bu şarkıyı biliyorsunuzdur mutlaka. Hemen hemen her eve girmiş bir albümde (kasette :-)) yer alır kendileri. Bir kez daha, daha dikkatlice dinleyin efendim. Pek bilinmeyen, şarkıya tematik olarak uygun, uzakdoğulu bir ablayla oynadığı klibiyle. 



Bekleyiş, sonsuz ölüm gibi ...

12 Eylül 2013 Perşembe

Şampiyonlar Ligi ve Türkiye 2013



Şampiyonlar Ligi heyecanını yaşamamıza 1 hafta kala, yaklaşık 2 sene önce yaptığımız "Şampiyonlar Ligi ve Türkiye" yayının güncelleyerek tekrar fırına sokalım dedik. Bu sene 22. kez sahne alacak bu futbol şöleninde geride kalan 21 yılda Türk takımlarının gösterdiği performanslarını istatistiklerle beraber inceleyelim hep beraber.

Şampiyonlar Ligi'ne şimdiye kadar 5 farklı takım göndermişiz. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Bursaspor. Trabzonspor. Bu sene Galatasaray' ın, geçen sene olduğu gibi direkt gruplardan başlayacağı 2013-14 Şampiyonlar Ligi sezonuna, Fenerbahçe play-off turunda veda ettti. Öncelikle bu 5 takımın yıllara göre nasıl performans gösterdiğini sayıların yardımıyla inceleyelim. (Grup ve sonraki aşamalar dikkate alınmıştır, ön eleme aşamaları dahil edilmemiştir.)

Galatasaray A.Ş.

Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'ne ilk katılan kulübümüz. ŞL' nin 2.sezonu olan 1993-1994 sezonunda ilk kez boy gösteren Galatasaray, o sezon hiç galibiyet alamadan, 2 puanla, sonuncu olarak elenmişti. Düzenli olarak 2004 senesine kadar katıldı bu kupaya Galatasaray. Özellikle o sene, ŞL' ne en çok katılan takımların başında geliyordu. 5 sezon o yıldızlı yamayı koluna takamadıktan sonra 2012-13 sezonunda arenaya geri döndü ve çeyrek finale yükselme başarısı gösterdi. Toplamda 11 sezon bu lige iştirak etmiş, 4 kere gruplardan çıkmayı başarabilmiş ve çıkabildiği en yüksek aşama iki kez çeyrek final. Gruplarda 6 kez sonuncu, 2 kez 3. ve 5 kez de 2. olmuş. Grup liderliği başarısına henüz ulaşamamış. Bu 11 sezon boyunca 76 maça çıkıp, 24 kez galibiyet, 21 kez beraberlik ve 36 kez mağlubiyet görmüş. Attığı 87 gole karşılık 129 gol görmüş kalesinde. Şu an itibariyle, Türk takımları arasında en çok bu lige katılan ve en başarılı kulüp olduğunu söyleyebiliriz.  



Fenerbahçe S.K.

Galatasaray'dan sonra ŞL arenasında gördüğümüz ikinci takım Fenerbahçe oldu. 1996-97 senesinde katıldığı bu ligde, ilk sezonunda 3. olarak o zamana kadar ki en iyi sonucu elde etmişti. 40 yıldır sahasında bir Avrupa kupası maçı kaybetmeyen Manchester United' i 1-0 yenme başarısını göstermişti. 6 sezon bu kupada yer alan Fenerbahçe, 1 kez gruplardan çıkabilirken, o sezon bir de tur atlayarak çeyrek finale çıkmıştı. Gruplarda 3 kez sonuncu, 2 kez 3. ve 1 kez de 2. olan Fenerbahçe, grup liderliği başarısını henüz gösterememiş. Toplamda 40 kez maç yaparken, 11 galibiyet, 6 beraberlik ve 23 mağlubiyet görmüş. 42 gole karşılık ise 70 gol yemiş. 


Beşiktaş A.Ş.

1997-98 senesinde ŞL' ne katılan 3. Türk takımı oldu Beşiktaş. Katıldığı ilk sene grubunda 2 galibiyet alma başarısını göstermişti (Bunlardan biri 3-0 Barcelona galibiyeti idi). 5 sezon katıldığı bu ligde minimum 4 puan alan Beşiktaş, bu özelliği ile diğer 3 takımımızdan daha önde. Gruplardan çıkma başarısını hiç göstermemiş. 2 kez sonuncu, 3 kez de 3. olurken, 2. veya liderlik başarısı yok. Çıkabildiği en yüksek aşama grup aşamaları zaten. 2003-04' te topladığı 7 puan, en iyi performansı. Toplamda 30 maçta, 8 galibiyet, 3 beraberlik ve 19 mağlubiyet görürken, attığı-yediği gol hesabı ise 22-56. 

Bursaspor

2009-10 sezonunda şampiyon olarak, Türk futbolunda bir nevi devrim yaratan Bursaspor, ŞL' ne sadece 1 kez katılabildi. Bu tek sezonda ise grup aşamasında 1 beraberlik ve 5 mağlubiyetle sonuncu oldu. Attığı 2 gole karşılık kalesinde 16 gol gördü. Henüz yolun başında diyebileceğimiz Bursaspor, umarız ilerki yıllarda daha çok bu arenada boy gösterir.

Trabzonspor A.Ş.

Son CAS davasından sonra iyice muallak haline gelene 2010-11 futbol sezonunda averajla Fenerbahçe' nin ardından 2. olan Trabzonspor, o sezon Fenerbahçe' nin tedbir amaçlı kupa dışı kalması sebebiyle, Fenerbahçe' nin yerine gruplara direkt katılmıştı. İlk maçında deplasmanda Inter' i 1-0 yenme başarısını gösteren Trabzonspor, bu şaşaalı girişten sonra aynı başarıyı gösteremedi. Lille' le beraber kalıp, CSKA' ya yenilen Trabzonspor, daha sonra oynadığı son 3 maçta da berabere kalarak grubunu 3. sırada bitirdi. Hatta gruptan çıkma şansını son maça kadar taşıdı. Şampiyonlar liginde tek sezonundan geride hoş hatıralar bırakarak ayrıldı.


Bu 4 takımızın kendi içlerinde gösterdikleri performansları inceledikten sonra, Türk takımlarının ŞL arenasındaki ilginç istatistiklere göz atalım.

* ŞL' ne en çok katılan takım, 11 sezonla Galatasaray, en az katılan takım 1 sezonla Bursaspor ve Trabzonspor.
* En çok maç yapan takım, 84 maçla Galatasaray, en az maç yapan takım ise 6 maçla Bursaspor ve Trabzonspor.
* İlk kez katılan takım Galatasaray.
* Katıldığı ilk sezon en çok puan toplayan takım, 7'şer puan la Fenerbahçe (1996-97) ve Trabzonspor (2011-12).
* Gruplarda bir sezonda en çok puan, 11 puan ile Fenerbahçe'nin (2007-08).
* Gruplarda bir sezonda en az puan toplayan takım, 0 puan ile Fenerbahçe (2001-02).
* Gruplarda bir sezonda en çok gol atabilen takım, 10'ar golle Galatasaray (1999-00, 2000-01) ve Fenerbahçe (2004-05).
* Gruplarda bir sezonda en az gol atabilen takım, 1 golle Galatasaray (1993-94).
* Gruplarda bir sezonda en çok gol yiyen takım, 17 golle Beşiktaş (2000-01).
* Gruplarda bir sezonda en az gol yiyen takım, 4 golle Galatasaray (2001-02).
* İlk kez gruplardan çıkan takım, Galatasaray (2000-01).
* Galatasaray' ın ilk puanı: Barcelona 0-0 (1993-94).
* Galatasaray' ın ilk golü: Spartak Moskova 1-2 (1993-94).
* Galatasaray' ın ilk galibiyeti: Barcelona 2-1 (1994-95).
* Fenerbahçe' nin ilk puanı: Rapid Wien 1-1 (1996-97).
* Fenerbahçe' nin ilk golü: Rapid Wien 1-1 (1996-97).
* Fenerbahçe' nin ilk galibiyeti: Manchester United 1-0 (1996-97).
* Beşiktaş' ın ilk puanı: PSG 3-1 (1997-98).
* Beşiktaş' ın ilk golü: PSG 3-1 (1997-98).
* Beşiktaş' ın ilk galibiyeti: PSG 3-1 (1997-98).
* Bursaspor' un ilk puanı: Rangers 1-1 (2010-11).
* Bursaspor' un ilk golü: Valencia 1-6 (2010-11).
* Trabzonspor' un ilk golü: Inter 1-0 (2011-12).
* Trabzonspor' un ilk puanı: Inter 1-0 (2011-12).
* Trabzonspor' un ilk galibiyeti: Inter 1-0 (2011-12).
* Takımlarımızın aldığı en farklı galibiyetler; Galatasaray - Rosenborg 3-0 (1998-99), Hertha Berlin - Galatasaray 1-4 (1999-00), Beşiktaş - Barcelona 3-0 (2000-01), Fenerbahçe - Manchester United 3-0 (2004-05), Fenerbahçe - PSV 3-0 (2005-06)
* Takımlarımızın aldığı en farklı mağlubiyetler; Galatasaray - Chelsea 0-5 (1999-00), Leeds United - Beşiktaş 6-0 (2000-01), Barcelona - Beşiktaş 5-0 (2000-01), Manchester United - Fenerbahçe 6-2 (2004-05), Liverpool - Beşiktaş 8-0 (2007-08), Fenerbahçe - Arsenal 2-5 (2008-09), Valencia - Bursaspor 6-1 (2011-12), Bursaspor - Valencia 0-4 (2011-12).
* Takımlarımızın grup aşamalarına katılamadığı sezon; 1995-96.
* Takımlarımızın toplam performansı;


Yukarıdaki istatistiklere baktığımızda, 21 sezonun sadece birine iştirak edememiş Türk takımları. Alınan mağlubiyetlere ve grup sonlarına demir atmalara rağmen, istikrarlı bir şekilde katılım sağlanmış. Galatasaray' ın ortalığı sallayan nice başarısının ardından 5 sezon (2007-2012) lige dahil olamaması, Fenerbahçe' nin performansları arası istikrarsızlığı, Beşiktaş' ın istikrarlı 4-7 puan arası performansı, Trabzonspor' un katıldığı tek sezonda gruptan çıkmanın kıyısından dönmesi gözümüze diğer çarpanlar. Her sene en az bir takım göndersek te ŞL' ne, bizim aradığımız eskisi gibi gruptan çıkıp-çıkmama stresine girmek, en azından çeyrek final görmek ve Karpaty Lyiv, Young Boys gibi takımlara elenmeyip, devlerle çarpışmak. Umarız yakın zamanda takımlarımız -eskisi gibi- olup, Avrupa'yı titretir. Geçtiğimiz sene Galatasaray (Avrupa Liginde de Fenerbahçe) bu heyecanı bize yaşattı. Umarım bu, her sene olur.

Kaynaklar:

Resim Kaynak:
http://thesportsquotient.com/soccer/2013/05/25/uefa-champions-league-final-preview/

7 Eylül 2013 Cumartesi

Spor-Toto Super Lig 2013-2014 Formaları



Her sene adet ettiğimiz üzere Spor Toto Süper Lig kulüplerinin forma kataloğunu bu sene de yayınlıyoruz. TFF' nin kendi sitesinde her takım için ayrı ayrı lansman ettiği formaların derli toplu hali 3 senedir karşımıza çıkmıyor. Formalara karşı özel ilgim olduğundan hepsini tek bir pdf dosyasında topladım yine bu sene de. Ancak ayrıntılı inceleme yapamayacağım şimdilik.

"Katalog arşivimde de olsun, ver şu pdf formatını" diyorsanız, tıklayınız (mediafire).

"Bekleyemem şimdi, hani şu online dergi gibi oluyo ya, ondan olsun diyorsanız", buyrun.
"Uğraşamam, koy şunları alt alta, öyle bakayım diyorsanız", aşağıdaki Devamı linkine bi zahmet dokunuverin.

5 Eylül 2013 Perşembe

World War Z ve İsrail Propagandası


Vaktiyle sinemada izleyemediğim için üzüldüğüm ve "Beklediğimiz Filmler" arasında yer alan World War Z filmini, internet teknolojisi sayesinde sonunda izlemeyi başardım. Zombi hikayelerini sevmem, Brad Pitt amcamızın ve Sarah Linden ablamızın olması daha da bir çekti kendine beni. Heyecanla başına geçtim filmin. Heyecanımın kısa sürede tiksinme duygusuna dönmesi fazla uzun süre almadı ama. Neden mi? Filmin kötü olmasından değil (sinematik açıdan konuşmayacağım), filmin içerisine serpiştirilmiş İsrail progapandası sebebiyle.

Fazla spoiler vermemeye çalışarak aşılanmaya çalışılan İsrail sempatisini anlatmaya çalışayım. Filmin ortalarında doğru İsrail' e gidiyoruz. Sözüm ona İsrail, gelen tehlikeyi önceden sezmiş (Münih katliami gibi olayları hatırlatarak acındırma da yapıyorlar arada) ve kendine savunma duvarı oluşturmuş. Bütün dünya zombilerden kırılırken, arkadaşlarımız gayet rahatlar. Tabi film icabı onlar da savaşıyor zombilerle ilerleyen dakikalarda, ama ne kahramanca direniyorlar görmelisiniz. Olayların başlamasından kısa süre öncesinde çalınan İsrail propagandası içerdiği bariz şarkıyı saymıyorum bile. Sahnenin birinde resmen gözümüzün içerisine İsrail bayrağı sokuşturuluyor. Brad amcamıza yön veren bilge kişilik, Mossad ajanı. Hikayenin geri kalanında ikinci kahraman rolüne soyunan hatun, karşıt cinslerine taş çıkartacak kadar sağlam bir asker, tabi ki İsrail' li o da.


"İyi de olabilir, ne var bunda" diyebilirsiniz. Altı üstü bir film. Ama öyle olmuyor işte. Yıllarca Amerikan sempatizanı olarak yetiştirilmeye çalıştık bu filmler kullanılarak. Hep Amerika' yı kurtardık. Kahramanlarımız hep orda doğdu büyüdü. Sırada İsrail ve Yahudi sempatizanlığı var. Yapımcı şirketleri teker teker araştırdım acaba aralarında İsrailli yapımcı mı var diye, ancak bulamadım. Gerçi İsrail' in hiçbir siyasi ayak oyunları bariz bir şekilde önümüze sürülmedi tarih boyunca. 

Bu filmde gözümüze sokulmaya çalışılan sempati propagandasını gören bir ben değilim zaten. Özellikle yabancı sitelerde yaptığım araştırmalarda, bundan bariz rahatsız olan ciddi bir kesim var. Bunların arasında İsrail' li kaynaklar dahi var, şunun gibi. 

Yukarıda verdiğim link ve bir kaç başka kaynaktan edindiğim biilgilerden başka bir ilginç mevzuyu da öğrendim. Filmi sinemada izlemediğim için bundan bihaberdim. Ülkemizde gösterimlerde, Israel ve Jerusalem kelimeleri Ortadoğu olarak çevrilmiş. Hatta dublajlı gösterimlerde dahi, altta Israel yazarken dış ses Ortadoğu deyip durmuş. Biz elin İsrail' ine propaganda yapıyorsun diye duralım, kendi ülkemizde sanat siyasete kurban gidiyor.


Çok ümitler besleyip izlediğim World War Z filmi, yukarda anlattığım iki olay yüzünden resmen yapmacık ve haset bir siyasetin oyuncağı oldu benim gözümde. Çok siyasetten anladığımı söyleyemem ama işin içine neleri soktuklarını görmeyecek kadar da kör değilim. Devamı çekilecekmiş. İzler miyim ki?

Resim Kaynak;
http://www.soundonsight.org/world-war-z-a-strangely-bloodless-sometimes-incoherent-zombie-movie/
http://www.timesofisrael.com/in-turkey-world-war-z-is-no-world-war-zion/
http://cinemainterruptus.wordpress.com/2013/06/22/movie-review-world-war-z/world-war-z-israel-2/

17 Ağustos 2013 Cumartesi

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Nedir Bu -Gereksiz- Blogun Amacı?

Özet:
Kendi ismimi kullanmamdan anlayabileceğiniz üzere bu blog kişiseldir ve kendi hobilerimi baz alarak 3-5 bir şeyler karaladığım, sosyal medya organlarına nazaran tercih ettiğim bir platformdur. Yani günlük hayatınızda arkadaşlarınızla yaptığınız dostça sohbetlerin hepsinin, internet üzerindeki kişisel bir kopyasıdır.

Giriş:
Geçtiğimiz zamanların birinde, duyduğum bir cümleden (eleştiri diyelim) sonra başlıktaki sorunun cevabını yazmaya karar verdim. İçinde gereksiz ve işe yaramayacak zırvaların bulunduğu bu istasyon, ne işe yarar? Amacı nedir? Ne gerek var?

Gelişme:
Bu işe başlayalı 3 sene oldu. Çıkış amaçlarımdan biri düzenli takip ettiğim üstat bloggerların ürünlerine benzer bir şey yapmaktı. Sadece okumayı değil, yazmayı da istedim. 3 kişi okusun, 5 kişi okusun. Ya da kimse okumasın. Ben yazayım yeter. Diğer amacım ise, o dönemde altın çağını yaşayan sosyal medya türevlerinin saldırısından kaçarak başka bir limana sığınmaktı. Madem bir paylaşım yapacağım, bunu başkalarının koyduğu limitlerle değil, müdahale edebileceğim tasarımlar dahilinde yapmalıydım. Beğen, paylaş, retweet et tuşları arasında sıkışıp kalmamalıydım. Söyleyeceğim şeyleri zorla insanların ana sayfalarına düşürmek, fotoğraflarımı insanların gözüne sokmak ve bir sms  rahatlığı bile yaşayamadan laflarımı 140 karaktere sıkıştrımak istemedim. İsteyen beni burdan bulsun dedim. Bu yüzden uzunca süre Facebook kullanmadım, yalnızca gündem takip etme amaçlı Twitter' la yetindim.

Peki tema ne olacaktı? Aslında herkes bildiği şeyden konuşmalı. Kayıtlarda mesleğim Kimya Öğretmenliği. Bunun üzerine yazmak istedim. Ama bir blogu dolduracak konu bulamazdım. Bunun dışında bir tema seçsem, konuyla ilgili her gelişmeden sonra burayı işgal etmem gerekirdi. Ancak mesleğim gereği yoğun çalıştığım için canımın istediği her zaman bir şeyler karalayamazdım. O zaman ne yapmalı? Her şeyi bildiğini zanneden, toplumun hiç hazzetmediği insanlar gibi olmadan her şeyden biraz bahsetmeli. Ancak, birazcık ta olsa fikrimin olduğu ve hoşuma giden her şeyden. Zaten her insanın sevip sevebileceği, hobi niyetine uğraşacağı pek fazla şey olmaz. O zaman bende karar verdim, hobi niyetine takip ettiğim her konu için 3-5 bir şey yazacağım. Arada özel günler kutlayacak, 1-2 satır kendimden konuşacağım. Amatörce çektiğim fotoğrafları paylaşacak, beğendiğim müzik, kitap, filmlerden bahsedeceğim. Yani aslında tamamen kişisel beğenilerden yola çıkarak, kendimce yorumlar yapacağım. Zaten blog olayının çıkışı budur, günlük yazmaktır. 

Aslında tabi ki bahsettiğim konuların kendi içinde uzmanları var. Onlar gibi olamam ve olmaya çalışmak ta saygısızlıktır. Galatasaray taraftarıyım, ama takımı benden daha iyi analiz edecek yazarlarımız var, onlar bu işin uzmanı ve bu işten ekmek yiyen insanlar. Fotoğraf paylaşıyorum mesela, profesyonelliğin yanından bile geçmeyecek seviyede. Tamamen simgesel. Beğendiğim bir şarkıyı paylaşıyorum, yorumlarım amatörce. Gördüğüm bir köprüyü anlatıyorum ama bir çelebi değilim. Kitaplardan bahsediyorum, hoşuma giden şiirleri yayınlıyorum, bir edebiyatçı olarak değil. Filmleri kritize ediyor, fragman koyuyorum ama sinemacı gözüyle değil. Özetle, kimya içeriğinin dışındaki her şey benim uzmanlığımın dışında olduğu için bunları standart halk gözüyle yorumluyorum. Gerçi herkes sosyal çevresinde kendince bir uzman ya, neyse.

Sonuç:
Tesadüfen bir google web veya resim aramasında, sosyal medya üzerinde verdiğim linklerle, bir yerlerde yazdığımı gördüğünüz site adresinde veya salt beni tandığınız için buraya gelmiş olabilirsiniz. Direkt x ve ← işaretiyle geldiğiniz yere geri dönebilir veya gözünüze çarpan ve ilginizi çeken bir mevzunun peşinde yolculuğunuza devam edebilirsiniz. Ama şunu unutmayın, bu blog kişiseldir ve günlük hayatınızda arkadaşlarınızla yaptığınız dostça sohbetlerin internet üzerindeki kişisel bir kopyasıdır. 

9 Ağustos 2013 Cuma

Antigonish (Orda Olmayan Küçük Adam)


Dün, merdivenlerden çıkarken,
Orda olmayan bir adamla karşılaştım
Bugün de orda değildi
Keşke dedim, keşke gitse ...

Dün gece 3' te eve geldiğimde,
Beni bir adam bekliyordu orada
Fakat salonun etrafına baktığımda,
Ben onu orada hiç göremedim
Git, git, bir daha geri gelme!
Git, git ve lütfen kapıyı çarpma

Dün gece merdivenlerine üzerinde gördüm
Orda olmayan bir küçük adamı,
Bugün de orda değildi,
Onu gitmesini nasıl isterdim ...

Antigonish (The Little Man Who Wasn't There)
Hughes Mearns 


Kaynak;

1 Ağustos 2013 Perşembe

2013 LYS Kimya Soruları İncelemesi ve Çözümleri

2013 LYS Kimya sınavı önceki yıllara nazaran daha zor diye tabir edebileceğimiz bir sınav oldu. Yeni müfredatla yapılan bu 2. sınavın (yeni demesek daha iyi aslında, zira gelecek seneden itibaren -daha yeni- bir müfredat bekliyor bizleri) müfredat dışı olduğundan şüphelendiğimiz 1 soru ve zorlayan organik soruları barındırsa da, kalan kısmının temel bilgileri ölçmeye yönelik, klasik ÖSYM sınavı olduğunu söyleyebiliriz. Buyrun soruları inceleyelim.


1. sorumuz Atomun Yapısı konusu ile ilgili. Baş kuantum sayısı 4 ve manyetik kuantum sayısı -2 olan bir elektronla ilgili doğru bilgileri istiyor bizden. n, baş kuantum sayısı demektir ve 4. yörüngede yer alan elektronları temsil eder. I. yargı doğrudur. Ayrıca her elektron için spin kuantum sayısı (ms)' nın -1/2 veya +1/2 ihtimali olduğu için IV. yargı da doğrudur. Manyetik kuantum sayısı s orbitalleri için 0, p orbitalleri için -1, 0, +1 ve d orbitalleri için -2, -1, 0, +1, +2 değerlerini alabildiği için II. yargı yanlış, III. yargı ise doğrudur. Kuantum teorisi için özellikle mL değerlerini bilmek bu soru için en önemli kriter. I ve IV. yargılar daha nispeten kolaylıkla doğruluğu tespit edilebilecek ifadeler. Genel olarak kolay olduğunu (bundan sonraki sorulara göre) söyleyebiliriz.

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Angel of Grief

Orijinal Angel of Grief heykeli, Roma
Blogumuzun bannerlarında yer alan ve blogla kendimce özdeşleştirdiğim bir heykel var. Yıllar önce Nightwish grubunun Once albümünün kapağında gördükten sonra telefon, bilgisayar vs. bilimum teknolojik alete duvar kağıdı yaptığım bu heykel kimin nesi diye bir araştırma yapmıştım. Aslında ne kadar meşhur bir heykel olduğunu öğrenmiştim. Blogumuzun 3. yaşını devirmesine yaklaşık 1 ay kalmışken, geç te olsa bu heykelin hikayesini sizle paylaşayım istiyorum.

William Wetmore Story
Angel of Grief -Türkçeleştirirsek Keder Meleği- heykeli, Amerikalı heykeltraş, sanat eleştirmeni, şair ve editör William Wetmore Story (1819-1895) tarafından 1895 yılında ölen karısının anısına yapmış olduğu bir mezar heykelidir (mezar taşı mahiyetinde). Orijinali Roma Protestan Mezarlığında bulunmaktadır. Karısının 1895 yılında ölen karısına ithafen yaptığın bu son çalışmasının ardından aynı yıl içinde kendisi de vefat etmiştir. Heykelin üzerinde karısının ismi, Emelyn Story yazmaktadır (bir bakıma mezar taşı olduğu için normal olarak). Bu heykelin bu kadar ünlü olmasının sebebi yalnızca çok başarılı bir çalışma olması değil, aşkın ve kaybın en güçlü ve dokunaklı imgelerinden biri olmasıdır. Zaman içerisinde artan ünü ile bir çok replikası yapılmıştır. Bunlar; ABD (27), Kanada (2), Kosta Rika, Lüksemburg ve Galler' de bulunmaktadır. Bir kaç replika fotosu paylaşalım (resmi büyütmek için üzerini tıklayın veya yeni pencerede açın).

Angel of Grief replikaları

Eğer varsa dini motifleri, yani Protestan mezarlığında bulunmasını, replikaların da mezarlıklarda bulunmasını, mezar taşı olması vs.. gibi unsurları göz ardı edersek, sadece başarılı bir çalışma ve aşkın, sevginin ve kaybetmenin hassas bir simgesi olduğunu düşünürsek bu heykelin ne kadar muhteşem bir yapıt olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Game of Thrones: In Memoriam

5 kitap ve 3 sezon devirdik son yılların efsane serisi "Buz ve Ateş'in Şarkısı" nda. Dizi versiyonunda geçen 3 sezonunda kimine sevindiğimiz, kimine şok olduğumuz bazı kayıplar gerçekleşti. Game of Thrones yapımcıları, bu kayıpları ölümsüzleştirmek adına Comic-Con 2013' te aşağıdaki videoyu yayınladı. Buyrun, karışık duygular içerisinde bi analım aramızdan ayrılanları.

27 Temmuz 2013 Cumartesi

10 Numara #5; 1996-2013 Galatasaray

Yaklaşık üç sene önce 10 numara taşıyan oyuncularla ilgili küçük bir seri yayınlamıştık. Bunlardan Galatasaray ile ilgili olanını güncelleyerek (1996-2013 tarihleri arasında) tekrar fırına vermek istedim. Zira şu sıralarda 10 numara polemiği, medya organlarımızın en favori içeriğinden biri. Buyrun  başlayalım.


1996-2001. Gheorghe Hagi


1986 Steaua Bükreş, 1990 Real Madrid, 1992 Brescia, 1994 Barcelona ve en sonunda 1996 yılında Galatasaray. Efsane 10 numaranın görkemli kariyeri sırasıyla bu takımlarda geçti. 1996'da İstanbul'a geldiğinde yer yerinde oynadı. Kimisi yaşlı dedi onun için. Ama o 5 sezon sarı-kırmızılı takımı başarıdan başarıya koşturdu. Şampiyonlar Ligi çeyrek final, UEFA ve Süper Kupa. Şanlı kariyerine daha sonra teknik direktörlük yaparak devam etti. 100. yılımızda, 2004-2005 sezonunda teknik direktörümüz oydu. Daha sonra 2010 yılındaki kötü gidişatı düzeltmek için geldi, ama olmadı.


2002-2003. Felipe Jorge Loureiro

21 Temmuz 2013 Pazar

Galatasaray 2013-14 Formaları



Geçtiğimiz Mayıs ayında, ligin son maçından önce tanıtılan parçalı formamızdan sonra deplasman ve 3.formamızın da tanıtımları geçtiğimiz hafta içerisinde yapıldı. Önceki senelerde olduğu gibi tek bir organizasyon yerine hepsi teker teker görücüye çıktı. Bunda parçalının önceki sene sonunda tanıtılmasının payı vardı diye düşünüyorum. Parçalı formamızı Mayıs ayında incelemiştik, geçelim diğerlerine.

9 Temmuz 2013 Salı

Buz ve Ateşin Şarkısı V: Ejderhaların Dansı


Sonunda bizde Türkçe çevirilerinde yazarı yakalamayı başardık. Artık bu kitabı bitirdiğimizde, hiçbir ecnebi kardeşimiz bizden fazlasını bilip bizi spoiler kazasına uğratmayacak. Buz ve Ateş' in Şarkısı serisinin 5. kitabı "A Dance with Dragons", "Ejderhaların Dansı" ismiyle raflarımıza geliyor. Epsilon Yayınevinin, belirtili isim tamlaması takıntısına (Kralların Çarpışması, Kılıçların Fırtınası, Kargaların Ziyafeti) uygun olarak "Ejderhalarla Dans" çevirisini tercih etmediği serinin bu ayağı, kargaların ziyafetinin durağan havasını bozacak gibi görünüyor. Kargalarda sadece belli isimlerin hikayelerini okumuştuk, Ejderhalarda da. de de, kalan isimlere eşlik edeceğiz. Tyrion, Jon, Bran, Daenerys, Davos, Mellisandre gibi isimlerin bakış açısından hikayeye kaldığımız yerden devam edeceğiz. Deyim yerindeyse aklımızı alan Kılıçlardan sonra, kimilerine sıkıcı, bana göre ortalık yatıştırıcı Kargalar kitabı, çok önemli detaylar içerse de, aksiyon dozunun düşük olması sebebiyle, seriye olan ilginin biraz azalmasına yol açmıştı belki de. Ama Ejderhalar bunu çok rahat telafi edecek gibi görünüyor. Zira elime geçer geçmez okuduğum ilk 4 bölüm, khaleesi' yi, Tyrion' ı ne kadar özlediğimi ortaya çıkardı.

Bir sonraki kitap olan "Winds of Winter" ın çıkış tarihi belli değil. Ama zannımca Türkçe çevirisi kısa süre içerisinde yayınlanır, seriye olan ilgi sebebiyle. Epsilon yayınevi bize 2011 Temmuz' undan beridir, 6 ayda bir yeni kitap heyecanı yaşatmıştı. Şimdilik 6. kitap çıkana kadar bu heyecanı askıya almak gerekecek. O yüzden ne kadar heyecanlı olsa da, elimizdeki bu son kitabı yavaş yavaş okumamız lazım :) 

Atatürk Viyadüğü


Yaptığım bir yolculuk esnasında karşılaştığım Atatürk Viyadüğü çok ilgimi çekince (durup yukardaki panaromik fotoğrafı çektim hatta), hakkında biraz araştırma yapayım dedim. Şunlara ulaştım; 

Atatürk Viyadüğü Tarsus - Adana - Gaziantep Otoyolu üzerindeki 14 viyadükten en büyüğü olup, yerden yüksekliği 146 m, uzunluğu ise 801 m' dir. Avrupa' nın ikinci, Türkiye' nin en büyük viyadüğü olma özelliğini taşır. Gaziantep' in Nurdağı ilçesi sınırlarında 37,178486 enlem ve 36,704224 boylamında yer alır. Nisan 1993-Haziran 1998 tarihleri arasında inşa edilen bu viyadüğün yapım işlerinin tamamına yakını Türk mühendislerinin imzasını taşımaktadır. 





Kaynaklar;

21 Haziran 2013 Cuma

Plastik Ambalajlardaki Rakamlar

Plastik ambalajların genellikle altlarında yer alan, geri dönüşüm üçgeni içerisinde gördüğümüz rakamların ne olduğunu merak ediyor musunuz? O zaman biraz araştırma yapıp ne manaya geldiklerini öğrenelim.



1 - PETE veya PET (Polyethylene Terephthalate, Polietilen Tereftalat)


Genelde su, alkolsuz içecekler, yağların konulduğu pet şişelerde kullanılır. Cam gibi şeffaftır ve zararsızdır. Ancak bu plastik türü, bakterilerin üremesine üzerinde tad birikmesine sebep olur. Geri dönüşümü ile poşetler, mobilyalar, halılar, fiber kablolar ve polar kumaşlar üretilebilir.

Polietilen Tereftalat

19 Haziran 2013 Çarşamba

Günlük Hayatta Kimyasal Bileşikler Vol.1

Kişisel twitter hesabımdan zaman zaman paylaştığım bir mevzu bu. Günlük hayatta kullandığımız bazı kimyasal maddeleri tanıtmak. Bu yayını seri haline getirip, zaman zaman blogda yayınlama isteğindeyim. Buyrun bakalım ilk seri.


Etilen glikol (antrifiz)' ün donma noktası -12C' dir. Suyla karışınca -37C'ye kadar düşmektedir.

24 Mayıs 2013 Cuma

Bir Şampiyonluk Hikayesi 2012-13


2012-13 Spor Toto Süper Lig Şampiyonu Galatasaray


2012-13 Spor Toto Süper Lig 1. Hafta / Galatasaray - Kasımpaşa A.Ş. 2-1 (20.08.2012) / Goller: Umut Bulut (2)

19 Mayıs 2013 Pazar

17 Mayıs 2013 Cuma

Galatasaray 2013-14 Parçalı Forma


Bazı İngiliz ve Alman kulüplerinin edindiği adet olan gelecek sezon formasının sezonun son maçında giyilmesi, sonunda bize de sıçradı. 2007-08 sezonu şampiyonluk maçından sonra 3 bant çubuklu formayı maçtan sonra giyen Galatasaray, bu örneği biraz daha ilerletti ve bir sonraki sezonun iç saha formasını hem maçtan önce tanıttı, hem de son maçta giymeye karar verdi (diğer iki forma için Temmuz' u beklememiz gerekiyormuş).

16 Mayıs 2013 Perşembe

Melek vs. Şeytan


Doğru veya yanlış, aldığım karar benim
İyi veya kötü, gittiğim yol
Beyaz veya siyah, kurduğum hayal benim
Aydınlık veya karanlık, seçtiğim gelecek

Melek,
Hatalarıma bir yön verir elbet
Günahlarımın önüne kocaman bir set
Şeytan, 
Doğrularıma sekte vurur belki
Sevaplarımın üstüne kocaman bir çizgi


13 Mayıs 2013 Pazartesi

Sokak Kavgası


Giriş

Malumunuz dün akşam bir dünya derbisi (!) oynandı. Şampiyon Galatasaray, üstüste 14. senede de Fenerbahçe' yi Kadıköy' de yenemedi. 

Gelişme

Giriş kısmı aslında her şeyi açıkca belli ediyor. Derbi görmemiş bir insana gösterseniz, "Haa derbi kavganın, provakasyonun olduğu maç demek" der. Birbirini tahrik etmeye yönelik ikinci cümle, sayısız medya organında aynen yer almakta şu an. 

Neler oldu peki bu süreçte?

  • Maçtan önce;
  • Bir kulübün başkanı çıkıyor, genel kurulunda kendi takımından çok diğer takımı konuşuyor. 
  • Diğer takımda çıkıyor, biz sizi kaale almıyoruz diyor. 
  • Yöneticiler çıkıyor, tahrik edici konuşmalar yapıyor. 


Maç;

  • Emre Melo' yu tahrik ediyor, Melo karşılık veriyor. 

  • Volkan Drogba' yı, Hasan Ali Eboue' yi kızdırıyor. 
  • Sabri auta çıkan topta Volkan' a sataşıyor, birbirlerinin boğazına sarılıyorlar. Volkan mahallenin kabadayısı, Sabri çirkef çocuğu.
  • Aynı pozisyonda tribünlerden yabancı maddeler yağıyor, itiş kakış, küfür havada uçuşuyor.
  • Drogba golden sonra mahallenin ağır abisi modunda kendi başına çalım atarak 5 kişi arasına dalıyor.
  • Melo çıkarken taraftara forma gösteriyor.
  • Riera taraftara oynuyor.
  • Taraftar Drogba ve Melo' ya muz gösteriyor.
  • Amrabat top saklarken 4 kişinin saldırısına uğruyor.
  • Meireles Sabri' ye karşı edep yerini tutuyor.
  • Taraftarla Ümit Davala biribirleriyle küfürleşiyor.
  • Mehmet Topal' dan topu almak için iki Galatasaray' lı taşlı sopalı saldırıda bulunuyor.
  • Caner girer girmez sarı kartlık faul yapıyor.
  • Son dakikalarda tekmeler havalarda uçuşuyor.
  • Maçtan sonra seyirci ana avrat düz gidiyor.
  • Galatasaray sahadan çıkmayıp sözüm ona şampiyonluk, yanında Fenerbahçe galibiyeti kutluyor.
  • Koridorlarda Gökhan' la Burak birbirine sataşıyor.


Maçtan sonra;
  • Takım otobüsü taşlanıyor.
  • Futbolcular birbirlerine kışkırtıcı twitler atıyor.
  • Medya; açıkca veya çaktırmadan ortalığı kızıştırmaya devam ediyor.


Kulüp yöneticileri ve futbolculara endeksliydi yukarıdaki liste. Yönetici ve futbolcunun bunları yaptığı yerde, taraftarların daha fazlasını yapacağı, imam-cemaat esprisindeki gibi aşikar tabiki. Taraftar bazında liste yaparsak da şunlarla karşılaşacağız.

  • Maç öncesi, esnası ve sonrasında atılan sayısızca, saygısız, dalga geçilen, küfürlü tweet ve bilimum sosyal medya paylaşımı. 
  • Yine öncesi ve sonrasında yaşanan sokak kavgaları.
  • Günlük hayatta insanlar arasında gerçekleşen masum veya ciddi atışmalar.
  • Maç çıkışında, olacağı buydu dedirten o olay. Fenerbahçe taraftarı bir gencin bıçaklanması. Neden? Müdahele edemediğin bir oyun yüzünden. 


Sonuç

Futbol neden sevilir? Futbol bir oyundur, eğlencedir. İzlemesi ve oynaması keyiflidir. Dünya genelinde en çok sevilen spordur. Ama artık futbol saha içi ve dışında sokak kavgası haline getirildi. Sinir harbine dönüştürüldü. Daha bir gün önce Hatay/Reyhanlı' da gerçekleşen ve benim bildiğim 50 kişinin ölümüne yol açan olaydan sonra, dünyadaki daha önemli şeyleri gözardı ederek, bu sosyal uyuşturucuya kendini kaptırarak yukarıdaki eylemleri gerçekleştirenler, bu güzel oyunun tüm keyifli tarafının silinip kaybolmasına yol açmaktan başka bir işe yaramadılar. Hatay kan ağlarken, keyiflerine göre hareket ettiler.

Soğuduk. Bu güzel oyundan, şampiyon olmaktan, gole sevinmekten, yenilmeye üzülmekten. Önceleri bu oyunun tiyatro olabileceği hakkında şüpheye düşürdünüz, şimdi derbileri mahalle maçı havasına soktunuz. 

Dünkü derbi, işte bu yüzden bir derbi değil (Futbol kalitesinden bahsetmeyeceğim, zira futbol namına hiçbir şey yoktu bence.), Türk futbol tarihinde bir kara lekeydi. Öncesinde ve sonrasında da utanç kaynağıydı. Dua edin ki, şampiyonluk maçı falan da değildi. Öyle olsaydı, olacak olayların yanında yukarıdakiler hiç kalırdı. 


Sadece bir kulüp başkanı öldüğü zaman değil, her zaman birbirinizin yanında olun. Elmander' le Bekir' in sarılmış fotosundaki gibi, Metin Oktay' la Lefter' in forma değiştirdiği resimlerindeki gibi olun. Ben kendimce daha mutlu olurum, üstelik benim gibi düşüneceklerin sayısı da çok fazla buna inanın. Hatay olayları ve genç bir taraftarın ölümü sonrasında, yapmacık değil gerçekci gösterin acınızı. Acı böyle paylaşılmaz. 

Ek

Son bir sözüm de TFF' ye. Geçen seneki son ve bu sene sondan bir önceki haftada bu derbi (!) maçının yer alması tesadüf mü, yoksa yayıncı kuruluşa çekilen bir kıyak mı bunu açıklayın. Neden ilk haftalara sıkıştırmıyorsunuz bu maçı. Seneye bir de böyle deneyin. Fikstüre müdahale edebileceğinizi herkes biliyor zaten.

Resim Kaynaklar;
Tweet