20 Ekim 2010 Çarşamba

Asıl Gitmesi Gerekenler


Son bir kaç yıldır gelmeyen sportif başarı, bizi hep düşünmeye itti. Kim suçlu? Bunun üzerine çok kafa yorduk. Yeri geldi teknik direktörleri, yeri geldi futbolcuları, yeri geldi yönetimi, hatta taraftarları bile suçladık. Özellikle daha ligin 2. haftasında veda ettiğimiz şampiyonluk hayallerinden sonra.

Asıl suçlunun aslında en başından beridir yönetim olduğunu yer yer dile getirmiştik. Ülkemizin geleneksel -başarısızlık sonrası teknik direktör kovma- stratejisini en iyi uygulayan bir yönetimdi Adnan Polat'ın her iki dönemde ki yönetimi.  Önce Feldkamp ve Cevat Güler, sonra Skibbe, arada Bülent Korkmaz ve şimdi de Frank Rijkaard ve Johann Neeskens. Kaliteli iki insan, yönetimzede olduğu için bugün bize veda etti. Tamam onların da hataları oldu ama bizce en son suçlu onlardı. Umarız bundan sonra gittikleri -her işe burnunu sokan bir yönetimin olmadığı- başka kulüpte daha başarılı olurlar (Bir blog sitesi Rijkaard'ı uğurlamak için tören düzenliyormuş. Taraftar seni unutmayacak). Yani 2 dönemcik başkanlık kariyerine (2.5 sezon) 6. teknik direktörünü sığdıracak Adnan Başkan.



Çok değil, bundan 3-4 sene öncesine kadar Galatasaray parasız, borç batağında gezen bir takım olarak anılıyordu. Rahmetli başkan Özhan Canaydın döneminde gerçekten mali olarak kötüydü Galatasaray. Adnan Polat göreve gelince hemen ilk olarak mali durumu düzeltme görevi verdi kendine. Ve birden Galatasaray, parası olanın tutabileceği takım haline geldi. Nasıl mı?
- gsstore.org' da kıytırık tişörtler dünyanın parasına satıldı.
- Tamamen ticari amaçlı absürd renkte 3rd formalar çıktı. Kulübün gelenekleriyle oynandı.
- gsbonus diye bir kredi kartı türetildi, maç biletleri için bu karta sahip olanlara öncelik verildi.
- gstv, paralı kanal oldu.
- gsmobile, 3g modem vs.. icatlar çıktı.
- Galatasaray'a sponsor olmayan bir bizim mahallenin bakkalı kaldı.
- Galatasaray isminin geçtiği bahis sitesi açıldı.
- İçi boş dergi 7TL' ye satıldı.
Galatasaray resmen artık burjuva takımı oldu. İyi oldu mu? Oldu aslında bir bakıma. Borcun içindeki takım kara geçmeye başladı. Bedava takım tutulmazdı tabi. Biz de elimizden geleni yapıp, orijinal ürün almaya çalıştık bütçemiz elverdiğince.

Ama Galatasaray bir şirket değildi, para kazanmak için değil, sportif başarı için yönetilmeliydi. İyi bir işadamı olduğunu kanıtlayan Başkan, son olarak ta Sportif A.Ş.-Futbol A.Ş. birleşmesi ve Türk Telekom Arena (stadımız bile sponsorlu) sevdasına sportif alanda başarıyı geri plana itti. Geçen sene hızlı başlayıp, kötü biten sezon, bu sene de erken biten lig ve avrupa hayalleri.

Taraftar bunu istemiyor. Taraftar gol istiyor, sonuç istiyor, her şeyden öncesi samimiyet istiyor. Kesinlikle bir müşteri olmak istemiyor.

Haldun Üstünel' in küstürülmesi, Adnan Sezgin sevdası, teknik direktör'ün değil kendi isteğine göre, hatta göstermelik futbolcu alımları, para ettiği için futbolcu gönderilmesi, transferlerin ısrarla ucuz maliyetle yapılması, hatta bonservissiz olanların tercih edilmesi vs... Bunlarda yönetimsel açıdan yapılan diğer yanlışlar oldu bizce.

Naptığını bilmeden, plansız programsız hareket edilirse, daha ligin 8. haftasında teknik direktörsüz kalırsın işte. Bu saatten sonra kim gelirse gelsin, bu sezon da kayıptır Galatasaray tarihinde. Yeni hoca kim olacak? Terim hayır demiş. Hakan Şükür'e ve Hagi'ye güvenilmiyor kanımca. Hikmet Karaman, Abdullah Avcı küçük hedefler. Daum diyen oldu, saçmalamayın. Tugay tecrübesiz. Yani nere baksan ışık yok. Kim olsun? Kim olursa olsun artık bu saatten sonra. Değişen bir şey olmayacak. Çünkü nasılsa takımı teknik direktör değil, -asıl gitmesi gereken-, futbolu bilen (!) Başkan ve kuyruğu yönetecek.

Hiç yorum yok:

Tweet